e-ISSN: 2980-3543
Başlangıç: 2021
Sıklık: Yılda Bir
Düzenleyen: AYBÜ & Oku Okut Derneği

Felsefe - Mantık

David Hume Düşüncesinde Duygu-Düşünce İlişkisinin İnsan Doğasında Temellendirilmesi The Justification of David Hume's Notion About The Relationship Between Thought and Emotion in Human Nature

Dr. Emrullah Kılıç Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Ankara, Türkiye Yazar 0000-0001-7825-6573

DOI:

10.55709/TSBSBildirilerDergisi.2.84

Nasıl Atıf Yapılır

Kılıç, Emrullah . "David Hume Düşüncesinde Duygu-Düşünce İlişkisinin İnsan Doğasında Temellendirilmesi". TSBS Bildiriler Dergisi 2 (2022), https://doi.org/10.55709/TSBSBildirilerDergisi.2.84

Zotero Mendeley EN EndNote

Özet

Hatırlanacağı üzere Ortaçağ’da felsefenin öznesi Tanrı, 17. yüzyıldan itibaren yerini “doğa”ya bırakmıştır. Gerçekliğin tasvirini sağlayan bu kapsamlı teorik değişim beraberinde bilgi, ahlak, insan ve toplum gibi pek çok alanda metafizik, teolojik ve politik referanslardan bağımsız dünya görüşünün oluşmasına neden olmuştur. Özellikle İskoç Aydınlanması’nın ana ilgisi, insanın doğal tarihi olduğundan Hume, insan doğasına yoğunlaşmış ve düşüncelerini de nesne yerine öznenin kategorisi olarak buradan üretmeye çalışmıştır. Eleştirel tutumuyla felsefe tarihinde önemli bir yere sahip olan, bilimi ve ahlakı duygulara bağlayan felsefe anlayışıyla Hume, söz konusu temellendirmesiyle Aydınlanma düşüncesinin de en önemli temsilcilerinden biri olmuştur. Hume, rasyonalistlerden farklı olarak eylemlerimizin başlatıcı gücü olan insan doğası bilimini tüm bilimlerin merkezine yerleştirmiştir. Hume’a göre eğer titiz bir şekilde insan doğasının ne olduğu araştırılır ve bu araştırmadan doğru sonuçlar elde edilirse, söz konusu sonuçlardan yola çıkarak insanın geçmişte ve şimdi yaptıkları ve hatta ileride yapabileceklerini kestirebilmek mümkün hale gelir. Hume’a göre matematik, doğa felsefesi ve doğal din bile insanın bilimine bağlıdır. Çünkü söz konusu alanların hepsinin yolu insanı tanımaktan geçer. Hume’un insan doğasına ve tarihe ilişkin öne sürmüş olduğu görüşler iki temel varsayıma dayanmaktadır: Birincisi, insanda değişmeyen, tek biçimli bir doğa bulunmaktadır. İkincisi, eğer bir insan doğası bilimi kurulacaksa bu bilimin temelleri ve metodu deneyim ve gözleme dayanmak zorundadır. Bu doğrultuda Hume, felsefesinin amacını da “bu zamana kadar izlenen oyalayıcı ve usandırıcı yöntemleri terk etmek”, “sınırdaki bir kaleyi ya da köyü ele geçirmek yerine doğrudan başkente”, yani “bilimlerin merkezine, bir zamanlar hepsinden üstün olan insan doğasının ta kendisine” yürümek olarak belirler. Hume’a göre önceki felsefelerin yaptığı sonuçsuz tartışmalar yerine, insan doğasının bilimine odaklanılmalı, insanın anlama yetisinin kapsam ve gücünü bütünüyle kavramaya çalışmalıdır. Çünkü “cevabı insanın biliminin kapsamında olmayan hiçbir önemli soru yoktur. Ayrıca bu bilimi bilmeden kesin olarak cevaplayabileceğimiz tek bir soru da bulunmaz.” Hume’un insan bilgisinin nedenselliğini kaynağı ve sınırları bakımından insan doğası ve tecrübeye dayandırması, kendisinden sonraki hakikat/doğruluk iddiasında bulunan felsefi, dinsel ve metafiziksel öğretiyi derinden etkilemiştir. Bu çalışma, İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme (A Treatise of Human Nature) ve İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma (An Enquiry Concerning Human Understanding) adlı eserlerinden hareketle sosyal bilimlerin birçok alanında düşünce üreten Hume’un duygu-düşünce ve insan doğası anlayışı birbiriyle bağlantılı olarak insan zihninin sınırları çerçevesinde ortaya koymayı amaçlamaktadır.
As it will be remembered, God, the subject of philosophy in the Middle Ages, has left its place to "nature" since the 17th century. This comprehensive theoretical change, which provides the description of reality, has led to the formation of a worldview independent of metaphysical, theological and political references in many fields such as knowledge, morality, human and society. Especially since the main interest of the Scottish Enlightenment was the natural history of man, Hume focused on human nature and tried to produce his thoughts from here as the category of the subject rather than the object. Hume, with his understanding of philosophy, which has an important place in the history of philosophy with his critical attitude, and which connects science and morality to emotions, has also become one of the most important representatives of Enlightenment thought with this foundation. Hume, unlike the rationalists, placed the science of human nature, which is the initiating power of our actions, at the center of all sciences. According to Hume, if human nature is meticulously researched and the right results are obtained from this research, it becomes possible to predict what a person has done in the past, present and even in the future, based on the results in question. According to Hume, even mathematics, natural philosophy and natural religion depend on human science. Because the way of all of these fields is to get to know the person. Hume's views on human nature and history are based on two basic assumptions: First, there is an unchanging, uniform nature in human beings. Second, if a science of human nature is to be established, its foundations and method must be based on experience and observation. In this direction, Hume stated that the aim of his philosophy is to “abandon the distracting and tedious methods followed until now”, “to march directly to the capital city instead of capturing a castle or village on the border”, that is, as determined “to the center of the sciences, to the very nature of human nature that was once superior to all”. According to Hume, instead of the fruitless discussions of previous philosophies, one should focus on the science of human nature and try to fully grasp the scope and power of human understanding. Because “There is no important question whose answer is not within the scope of human science. Also, without knowing this science, there is not a single question we can answer definitively.” Hume's basing the causality of human knowledge on human nature and experience in terms of its source and limits has deeply affected the philosophical, religious and metaphysical teachings that claimed reality/truth after him. Based on his works A Treatise of Human Nature and An Inquiry Concerning Human Understanding, this study is based on Hume's understanding of emotion-thought and human nature, which produces ideas in many fields of social sciences. aims to present it within the limits of the human mind.

Anahtar Kelimeler:

Felsefe, David Hume, İnsan Doğası, Zihin, Duygu, Düşünce, Deneyim
Philosophy, David Hume, Human Nature, Mind, Emotion, Thought, Experience

Sunum Videosu

Lisans

Telif Hakkı (c) 2022 Emrullah Kılıç
Creative Commons License

Bu çalışma Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License ile lisanslanmıştır.