The Necessity of Prophethood in al-Ghazālī in Relation to the God-Human Relationship

Gazzâlî’de Allah-İnsan İlişkisi Bağlamında Nübüvvetin Gerekliliği Üzerine Bir İnceleme

Yazarlar

  • Ömer Faruk Öztürk (Yazar) Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kelam ve İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye https://orcid.org/0000-0003-0491-876X
https://doi.org/10.55709/tsbsdergisi.721

This 

study examines the system that Imām al‑Ghazālī developed—grounded in the God‑human relationship and drawing on his principal works—regarding the necessity of prophethood within the framework of classical kalām methodology. In Islamic thought, humanity’s creation, moral responsibility (taklīf), processes of acquiring knowledge, and ultimate purpose are all shaped by correctly understanding the God‑human relationship. According to al‑Ghazālī, the human intellect can reach only limited knowledge; metaphysical truths, knowledge of the hereafter, and the pathways to ultimate felicity (saʿāda) with respect to humankind’s origin and return (mabdaʾ wa‑maʿād) can be known solely through revelation.

Al‑Ghazālī illustrates the human condition before metaphysical reality—and the quest to attain such truths—by comparing it to “the eye and the sun.” The eye, by itself, possesses the capacity to see, yet actual seeing is impossible without light. Likewise, while reason has the power of inference, perceiving metaphysical realities is impossible without the light of revelation. Humanity, by its very constitution, is oriented toward perfection, yet incapable of attaining that perfection through its own means. The intellect and sense organs yield only partial knowledge, and the complete and definitive cognition of metaphysical truths is unattainable by reason and sensation alone. Al‑Ghazālī personally experienced this limitation in an intellectual crisis and concluded that certain knowledge can be reached only under the guidance of revelation. Critiquing the philosophers, he argued that relying on reason alone is insufficient for grasping the whole of truth and emphasized revelation as an indispensable source of knowledge for humankind.

Within al‑Ghazālī’s system, prophethood (nubuwwa) functions both as the origin of knowledge and as the absolute guide to moral perfection. As he stresses in his major works, the prophet’s role is not merely to proclaim divine commands and prohibitions. Rather, by embodying the revealed knowledge in his own life, the prophet shows the path of ethical and spiritual ascent for human beings. The divine address directed toward humanity reaches us through the institution of prophethood, enabling people to comprehend their purpose of creation, order their worldly life, and ultimately attain happiness in the hereafter. Denial or abolition of prophethood would leave humans metaphysically and morally rudderless, leading to social chaos and ethical crises. By adopting the light brought by the prophet, the human being can move beyond merely acquired knowledge to the fullness of truth. Thus, in al‑Ghazālī’s view, prophethood serves as a necessary bridge in the God‑human relationship—first purifying and refining the soul toward perfection, and then guiding it to know its Creator. In this respect, al‑Ghazālī’s thought reveals prophethood as a fundamental element completing humanity’s existential and moral dimensions.

This study therefore aims, through the lens of classical kalām methodology and within the framework of al‑Ghazālī’s system, to demonstrate how the human being draws near to his Lord via prophethood and how the prophetic mission is transformed into ethical practice in the process of maʿrifat Allāh (gnosis of God).

Bu 

çalışmada, Gazzâlî’nin düşüncesinde Allah‑insan ilişkisi esas alınarak ve Gazzâlî’nin temel eserleri referans gösterilerek, klasik kelam yöntemiyle nübüvvetin gerekliliği üzerine geliştirdiği sistematiği incelenmektedir. İslâm düşüncesinde insanın yaratılışı, mükellef kılınması, bilgi edinme süreçleri ve nihai amacı; Allah-insan ilişkisinin doğru kavranmasıyla şekillenmektedir. Gazzâlî’ye göre insan, aklı vasıtasıyla sınırlı bir bilgiye ulaşabilir; ancak metafizik hakikatler, ahiret bilgisi ve insanın mebde’ ve meâd açısından mutlak saadet yolları yalnızca vahiy ile bilinebilir. Gazzâlî sınırlı bilgiye sahip olan insanın metafizik gerçeklik karşısındaki durumunu ve bu hakikatlere ulaşmasını “göz‑güneş” benzetmesiyle açıklar. Göz tek başına varlığı görme kabiliyetine sahiptir; fakat ışık olmadıkça görme işlemi gerçekleşmez. Aynı şekilde akıl istidlâl gücüne sahiptir; ancak vahyin nuru olmadan metafizik hakikatlerin idraki mümkün değildir. Ona göre insan, yaratılışı gereği mükemmeliyete doğru yönelen, fakat bu mükemmelliğe kendi imkânlarıyla ulaşmaktan aciz olan bir varlıktır. Akıl ve duyu organları ise insana kısmi bir bilgi sağlar; ancak metafizik gerçeklerin tam ve kesin bilgisine ulaşmak yalnızca akıl ve duyularla mümkün değildir. Gazzâlî, bunu kendi hayatında yaşadığı entelektüel krizle açıkça tecrübe etmiş ve bu kriz sonunda kesin bilgiye ancak vahyin rehberliğinde ulaşılabileceğini fark etmiştir. Gazzâlî, filozofları eleştirerek insanın sadece akılla yetinmesinin, hakikati tam anlamıyla kavramada yetersiz kalacağını savunmuş; buna karşılık vahyin insan için zorunlu bir bilgi kaynağı olduğunu vurgulamıştır.

Nübüvvet, Gazzâlî’nin sisteminde hem bilginin kaynağı hem de ahlâkî kemalin mutlak rehberi olarak kabul edilir. Onun temel eserlerinde vurguladığı üzere, peygamberin rolü sadece dini emir ve yasakları insanlara tebliğ etmek değildir. Bilakis peygamber, vahyedilen bilgiyi yaşayarak örnek olmuş; böylece insanın ahlaki ve ruhi yükselişinin yolunu göstermiştir. Allah’ın insana yönelttiği ilâhî hitap, peygamberlik kurumu vasıtasıyla gerçekleşir. Bu kurum, insanın yaratılış gayesini anlamasına, dünya hayatını düzenlemesine ve nihayetinde ahiret saadetini elde etmesine vesile olur. Nübüvvetin iptali ve inkârı, insanın metafizik ve ahlâkî anlamda başıboş kalmasına yol açar ki bu durum toplumsal bir kaosa ve ahlaki krizlere sebebiyet verir. İnsan, kendi gayretleriyle kesb ettiği bilginin ötesine geçip hakikatin tamamına ancak peygamberin getirdiği ışığı rehber edinerek varabilir. Dolayısıyla Gazzâlî’de nübüvvet, Allah-insan ilişkisi açısından öncelikle nefsin tezkiyesi ve tasfiyesi yoluyla insanın kemale ermesi; ardından yaratıcısını tanıması için zarurî bir köprü vazifesi görmektedir. Bu yönüyle Gazzâlî’nin düşüncesi, nübüvvetin insanın varoluşsal ve ahlaki yönünü tamamlayan temel bir unsur olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu çalışma, klasik kelâm metodolojisi ve Allah-insan ilişkisi açısından Gazzâlî’nin sistematiği çerçevesinde insanın nübüvvet aracılığıyla Rabbine nasıl yaklaştığını, marifetullah sürecinde nübüvvet misyonunun bu süreçte ahlâkî pratiğe nasıl dönüştüğünü ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Makale Bilgileri

  • Özet Okunma 10
  • Atıf & Paylaşım
  • Paylaş
İndirme verisi henüz mevcut değil.
Öztürk, Ömer Faruk. “Gazzâlî’de Allah-İnsan İlişkisi Bağlamında Nübüvvetin Gerekliliği Üzerine Bir İnceleme”. Türkiye Sosyal Bilimler Sempozyumu 5 (August 15, 2025). https://doi.org/10.55709/tsbsdergisi.721