The Faceless: Levinas’s Ethics and Afghan Migrant Women
Yüzü Olmayanlar: Levinas’ın Etiği ve Afgan Göçmen Kadınlar
Emmanuel Levinas says, “The face of the other calls me to responsibility.” By saying this, Levinas means not just a visual or physical encounter, but that the other’s presence becomes an ethical call that transcends the subject. For Levinas, the face is not what is visible; it is an otherness that reveals itself without explanation, that cannot be represented, and that transforms the subject. Levinas seeks transcendence in the face of the other because the face is a possibility that dissolves the self-enclosed meaninglessness of existence, pulling us out of the loneliness of existence and inviting us into an ethical relationship with the other. From this perspective, encountering the faces of Afghan migrant women, who are rendered invisible on the social plane, is not only an acknowledgement of their experiences; it is also a call to recognize their rights, improve their living conditions, and take responsibility for the exclusion they face. Thus, the ethical relationship established with the face reminds us that migrant rights are not merely a legal matter but one of the most fundamental obligations of being human. Civilians in Gaza, migrants, murdered women, and abused children… Each of them is an “other” to us; that is, beings who do not resemble us, who lie outside us, yet for whom we nonetheless bear responsibility.
According to Levinas, ethics is born in the moment of encountering the other. In his thought, the concept of “face” is the purest and most indisputable expression of the other’s existence; it is also the starting point of ethical responsibility. However, the faces of Afghan migrant women are often rendered invisible, unrecognized, or ignored in various ways. This state of invisibility leads to the displacement of women not only physically but also in the ontological and ethical dimensions—rendering the woman, in a sense, “faceless.”
In this study, Levinas’s concept of the other is considered not on this strictly metaphysical plane, but as a site of witnessing to question the possibilities of an ethical encounter with the reality of the “Afghan immigrant woman.” The research was conducted with a qualitative and ethnographic approach. Structured interviews were not conducted due to security and privacy concerns; the primary data source consisted of casual conversations and unstructured interviews conducted with 55 women during field observations in the Erzincan province of Turkey between July 2024 and June 2025. Therefore, this study aims to build an intellectual bridge between social and psychological realities that remain unbridgeable, despite the fact that the issue of immigration has been addressed more successfully than in the West in terms of political practices within a Levinasian ethical framework.
In conclusion, when evaluated within the framework of Levinasian ethics, the experiences of Afghan immigrant women reveal a state of non-recognition and invisibility at the ethical level. One participant’s statement, “I don’t have a country because I am Afghan,” reveals both the individual and collective dimensions of this situation. For Levinas, ethics begins with encountering the face of the other; however, as seen in this study, the faces of Afghan women are often not seen, thus preventing ethical encounters. While this situation points to a lack of responsibility at the societal level, Levinasian ethics, by making this lack visible, provides a strong philosophical basis for the construction of recognition, respect, and justice.
Emmanuel Levinas, “ötekinin yüzü beni sorumluluğa çağırır” der. Levinas bunu derken, yalnızca görsel ya da fiziksel bir karşılaşmayı değil, ötekinin varlığının özneyi aşan etik bir çağrıya dönüştüğünü ifade eder. Levinas’a göre yüz, görünen değil; kendini açıklamasız şekilde ifşa eden, temsil edilemeyen ve özneyi dönüştüren bir başkalıktır. Levinas, başkasının yüzünde aşkınlığı arar; çünkü yüz, varlığın kendi içine kapanmış anlamsızlığını dağıtarak bizi varlığın yalnızlığından çekip çıkaran ve ötekiyle etik bir ilişkiye davet eden bir imkândır. Bu perspektiften bakıldığında, toplumsal düzlemde görünmez kılınan Afgan göçmen kadınların yüzüyle karşılaşmak, yalnızca onların deneyimlerini fark etmek değil; aynı zamanda onların haklarını tanıma, yaşam koşullarını iyileştirme ve maruz kaldıkları dışlanmaya karşı sorumluluk alma çağrısıdır. Böylece, yüzle kurulan etik ilişki, göçmen haklarının yalnızca hukuki bir mesele değil, insan olmanın en temel yükümlülüklerinden biri olduğunu hatırlatır. Gazze’deki siviller, göçmenler, öldürülen kadınlar ve istismara uğrayan çocuklar… Her biri bizim için “öteki”dir; yani bize benzemeyen, bizim dışımızda kalan ama yine de sorumluluğunu taşıdığımız varlıklardır.
Levinas’a göre etik, ötekiyle karşılaşma anında doğar. “Yüz” kavramı, onun düşüncesinde ötekinin varlığının en saf ve tartışmasız ifadesidir; aynı zamanda etik sorumluluğun başlangıç noktasıdır Levinas’ın “öteki” anlayışı, herhangi bir kimlik kategorisiyle tanımlanamayacak denli aşkın ve temsil edilemezdir. Öteki, cinsiyet, ırk ya da toplumsal statü gibi göstergelerle kavranamaz; her zaman özneyi aşan, onu etik bir sorumluluğa çağıran bir varlıktır.
Bu çalışmada, Levinas’ın öteki kavramı, tam anlamıyla bu metafizik düzlemde değil;”Afgan göçmen kadın”gerçeği ile etik karşılaşmanın olanaklarını sorgulamak için bir tanıklık alanı olarak düşünülmektedir. Araştırma, nitel ve etnografik bir yaklaşımla yürütülmüştür. Güvenlik ve mahremiyet kaygıları nedeniyle yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilememiş; 2024 Temmuz – 2025 Haziran tarihleri arasında Türkiye’nin Erzincan ilinde süren saha gözlemleri sırasında 55 kadınla yapılan gündelik sohbetler ve yapılandırılmamış görüşmeler temel veri kaynağını oluşturmuştur. Dolayısıyla bu çalışma, göçmen konusunun Levinasçı etik çerçevede, politik uygulamalar açısından Batı’dan daha başarılı biçimde ele alınmasına rağmen, toplumsal ve psikolojik düzeyde hâlâ aşılamayan gerçeklikler arasında bir düşünsel köprü kurmayı amaçlamaktadır.
Sonuç olarak, Afgan göçmen kadınların deneyimleri, Levinasçı etik çerçevesinde değerlendirildiğinde, etik düzeyde bir tanınmama ve görünmezlik hâlini ortaya koymaktadır. Katılımcılardan birinin “Benim bir ülkem yok, çünkü ben Afgan’ım “ ifadesi, bu durumun hem bireysel hem de kolektif boyutunu gözler önüne sermektedir. Levinas’a göre etik, ötekinin yüzüyle karşılaşmakla başlar; ancak bu çalışmada görüldüğü üzere, Afgan kadınların yüzleri çoğu zaman görülmemekte, dolayısıyla etik karşılaşma gerçekleşmemektedir. Bu durum, toplumsal düzeyde bir sorumluluk eksikliğine işaret ederken, Levinasçı etik bu eksikliği görünür kılarak tanınma, saygı ve adaletin inşası için güçlü bir felsefi temel sunmaktadır.

Telif Hakkı (c) 2025 Merve Kocaman (Yazar)
Bu çalışma Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License ile lisanslanmıştır.
CC BY-NC 4.0 lisansı, eserin ticari kullanım dışında, her türlü ortam ve formatta paylaşılmasına, kopyalanmasına, çoğaltılmasına ve orijinal esere uygun şekilde atıfta bulunmak kaydıyla yeniden düzenlenmesine, dönüştürülmesine ve eser üzerine inşa edilmesine izin verir.
Makale Bilgileri
- Konu Felsefe - Mantık
- Gönderim 31 Temmuz 2025
- Kabul 6 Ağustos 2025
- Yayım 15 Ağustos 2025
- Sempozyum 5. Türkiye Sosyal Bilimler Sempozyumu - Kabul Edilen Bildiriler
- Bildiri Bilim Alanı Felsefe - Mantık
Kocaman, Merve. “Yüzü Olmayanlar: Levinas’ın Etiği Ve Afgan Göçmen Kadınlar”. Türkiye Sosyal Bilimler Sempozyumu 5 (August 15, 2025). https://doi.org/10.55709/tsbsdergisi.898