Kıyasın Geçerliliğinde İllet ve Hikmet Tartışmaları The Discussions on Illah and Ḥikmah in the Context of the Validity of Qiyās
Özet
İslam hukukunda şeri hükümler doğrudan naslarda yer alan ve doğrudan naslarda yer alanla ortak illeti taşıyan olmak üzere iki kısımdır. Bu sebeple müçtehidin hüküm istinbatında bulunurken nasslardan yola çıkarak sonuca ulaşması gerekli görülmektedir. Ancak bu her zaman kolay olmayabilir. Zira illet her zaman nasta bizzat zikredilmeyebilir ve müçtehit onu kolay bir şekilde tespit edemeyebilir. Nitekim kamu, şahıs ve aile hukukunda yönelik her bir hükmün naslarda yer alamayacağı yadsınamaz bir gerçekliktir. Çünkü değişen zaman ve oluşan şartlar karşısında nasların sınırlı olması bunu zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla hükümlerin bir kısmı naslarda açık bir şekilde mevcut iken diğer bir kısmı dolaylı olarak yer almakta olup delâlet yöntemiyle anlaşılacak mahiyetteki metinlerde bulunmaktadır. Bu durumda İslam hukukçularına sınırlı sayıdaki naslardan yola çıkarak sınırsız olay ve probleme çözüm bulma görevi düşmektedir ki bunun kolay olmayacağı açıktır. İşte bu noktada ortaya çıkan sorunların çözümünde Kitap, Sünnet ve İcma’ gibi deliller yanında bilinenden hareketle bilinmeyene ulaşıp yeni sorunlara çözüm üretecek nitelikte bir delil daha gündeme gelmektedir ki o da kıyastır. İslam hukukunda hükümler genel olarak teabbüdî ve ta’lîlî olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur. Taabbudi olarak nitelenen hükümler, Şari`in hükmü vazetme erekçelerinin hikmeti bilinmeyen dolayısıyla mahiyeti itibariyle ictihada kapalı alanı kuşatan hükümlerdir. Ta`îlî hükümler ise vazolunma amaç ve gayelerinin şer’i naslarda illeti ve hikmeti açıkça yer alan ve bildirilen bu itibarla ictihada açık alanı teşkil eden hükümlerdir. Bu anlamda ta`lil fıkıh usulünde bir hükmün illetinin tespit edilmesi, sebep ve hikmetlerinin açığa çıkarılması anlamına gelmektedir. İşte sınırlı sayıda mevcut naslarla sınırsız vaka ve sorunlara çözüm bulmak ancak ta’lîlle mümkündür. Buradan da anlaşılacağı üzere nasların illet ve hikmetlerinin belirlenmesi genelde İslam hukuku için özelde ise kıyas yoluyla hüküm istinbatı için oldukça önem arz etmektedir. Peki, bilinenden hareketle bilinmeyen hususlara çözüm üretmek için kullanılan kıyas metodunda hükümleri ta’lîl ederken hikmet mi yoksa illet mi tercih edilmelidir? Çalışmamızda öncelikle konunun daha iyi anlaşılması bakımından hikmet ve illet kavramlarının sözlük ve terim anlamları yanında iki kavramın mukayesesi ve özellikleri üzerinde durulmuş ardından da hikmet ile ta’lîlin imkânı tartışılıp fukahanın görüşleri gerekçeleriyle birlikte ele alınmıştır. Çalışmamız, hikmetin illet yerine kullanılıp kullanılamayacağı ve konu hakkındaki yaklaşımların analizi bakımından önemi haizdir. Bununla birlikte çalışmada klasik kaynaklar başta olmak üzere konumuz ile ilgili yazılmış tez, bildiri ve makalelerden yararlanılmıştır. Bu bağlamda klasik ve çağdaş yaklaşımların karşılaştırılması yapılmıştır. Ezmanın tegayyürü ile ahkamın tegayyürü inkâr olunamaz prensibini bir ilke olarak benimseyen alimlerimiz hükümlerin istinbatında illet haricinde hikmetin de söz konusu olabileceğini savunmuşlardır. Bunun yanında illetin çok daha yaygın kullanıldığı ve somut sonuçlara götürdüğü gerçeği ön plana çıkmaktadır.
In Islamic jurisprudence, there are two categories of legal rule (al- ḥukm al-sharʿi): those that are directly contained in the designations (naṣṣ) and those that are directly contained in the designations and have a common cause. For this reason, it is considered necessary for the mujtahid to reach a conclusion by starting from the designations while deducing a judgement. However, this may not always be easy. Because the cause may not always be mentioned in a designation itself, and the mujtahid may not be able to identify it easily. In fact, it is indisputable that the designations do not contain all legal rules pertaining to public, personal, and family law. This is due to the limiting character of the written law in the face of changing times and conditions. As a result, while some laws are explicitly stated in the designations, others are implicitly stated in texts that may be comprehended through the method of inference (dalalah). In this circumstance, Islamic jurists must solve endless events and problems using a restricted number of designations, which will undoubtedly be difficult. At this point, in addition to the proofs from the Qurʾān, Sunnah, and Ijma' in solving the difficulties that arise, another proof comes to the agenda that can reach the unknown based on the known and generate solutions to new problems, and that is syllogism (qiyās). In Islamic jurisprudence, legal rules are generally divided into two categories: taa’bbudī and ta'līlī. The first is for judgments that, by definition, are not open to ijtihad, because the wisdom of the Shari's grounds for issuing the ruling is unknown. Ta`līlī rulings, on the other hand, are those whose aim and purposes are clearly indicated in the designations and whose reason and wisdom are explicitly expressed in the Scripture, and so provide an open door for ijtihad. In this sense, ta`lil means the determination of the cause of a ruling in the methodology of Islamic jurisprudence and the disclosure of its reasons and wisdom. It is only possible to find solutions to unlimited cases and problems with a limited number of existing narrations through ta`lil. As can be seen from this, determining the causes and wisdom of the designations is critical in Islamic jurisprudence in general, and in the deduction of judgements using syllogism in particular. So, while applying ta'lil to judgments, should wisdom or cause be favoured in the syllogism approach, which is utilized to develop solutions to unknown difficulties based on what is known? In this study, the dictionary and terminological meanings of the concepts of ḥikmah (wisdom) and illah (cause), as well as the comparison and characteristics of the two concepts, are highlighted first, and then the possibility of ta'lil with wisdom is discussed, along with the opinions of the jurists and their justifications. This research is significant in terms of determining whether wisdom may be utilized instead of cause and analyzing various approaches to the problem. Furthermore, classical literature, particularly theses, papers, and articles written on the subject, are used in the study. Classical and modern methods are contrasted in this context. Our scholars, who have adopted the premise that the change of time and the changing of norms cannot be rejected, have contended that wisdom, in addition to the cause, can be called into question in the deduction of judgments. Furthermore, the reality that the cause is being employed much more extensively and producing tangible benefits comes to the fore.
Anahtar Kelimeler:
İslam Hukuku, Fıkıh Usulü, Kıyas, İllet, Ta'lil, Hikmet
Islamic Law, Methodology of Islamic Jurisprudence, Qiyās, Illah (Cause), Ta'lil, Ḥikmah (Wisdom)
Sunum Videosu
Lisans
Telif Hakkı (c) 2023 Hatice Köse (Yüksek Lisans Öğrencisi)- Prof. Dr. Yaşar YiğitBu çalışma Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License ile lisanslanmıştır.